17 Kasım 2009 Salı

“MUTLU BİR AİLE” İÇİN DEĞER YARATAN İLETİŞİM"

Kadıköy Belediyesi KASDAV ile herkesin katılımına açık seminer programım başlıyor...

"Biz mutlu bir aileyiz" diyebilmek…
YASEMİN SUNGUR

" Aile olmak,
" Aile içinde roller nasıl gelişir?
" Karı-koca olarak roller,
" Anne-baba olmak
" "anne+baba+çocuk" ne ister?
" İletişimi yeniden tanımlayalım,
" Aile içi iletişim nasıl gelişir?
" Çocuk ne bekler?
" "Biz mutlu bir aileyiz" diyebilmek…


KİMLER KATILABİLİR
" Çiftler, karı-kocalar
" Gençler
" Aile içi iletişim konusunda kendini geliştirmek isteyenler

Günü: Çarşamba
Saati: 19.00 - 21.00
Katılımcı sayısı: 50 (25 kişilik grup olunca seminer açılır)
Eğitim süresi: 12 hafta

Kayıt için başvuru http://www.kasdav.org

13 Haziran 2009 Cumartesi

Kadın yargıya başvurdu: Hakim bey kocam size emanet!

Ev içinde sigara içerse ya da tırnak kesmezse hapse girecek

ANKARA – Başkentte gördüğü şiddetten ve kocasının kişisel temizliğine dikkat etmemesinden bıkan kadın yargıya başvurdu. Kanal D’de yayımlanan ‘Kocam Size Emanet’ programına başvuran kadınları anımsatan başvuruyu değerlendiren Ankara 8. Aile Mahkemesi Hakimi Eray Karınca örnek bir karara imza attı. Koca eşine şiddet uygulamaması için 6 ay evden uzaklaştırılırken kişisel temizliğine dikkat etmezse hapse girecek.

OLAY

Başkentte N.Y. adlı kadın, kocası B.Y’nin davranışları üzerine, 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun uyarınca, korunma tedbirleri alınması için Ankara 8. Aile Mahkemesine başvurdu.
Kadın, dava dilekçesinde, kocasının kendisine sözlü ve fiili olarak şiddet uyguladığını ve hakaret ettiğini, çocuklarının yanında dahi bunları yapmaktan çekinmediğini belirterek, çocukluğunda anne ve babasından dayak yiyen kocasının psikolojik sorunları bulunduğunu düşündüğünü ifade etti.
Maaşına ve otomobiline el koyan kocasının, bir başka ilde çalıştığı için yalnızca hafta sonları eve gelme imkanı bulunduğunu, buna rağmen para kazanma arzusuyla Bolu’daki babasının dükkanına çalışmaya gittiğini öne süren kadın,
dilekçesinde, kocasının, kendisini yaz tatillerinde çocuklarıyla beraber 3 ay boyunca Bolu’daki kayınvalidesi ve kayınbabasının evinde kalması için zorladığını ileri sürdü.
Kadın, kocasının kişisel temizliğine dikkat etmediğini, dişlerini de fırçalamadığına dilekçesinde yer vererek, kocasına karşı tedbir alınması talebinde bulundu.
Başvuruyu değerlendiren Ankara 8. Aile Mahkemesi Hakimi Eray Karınca, dilekçe üzerindeki incelemesi sonucunda, bir dizi tedbir alınmasına hükmetti. Buna göre, koca, 6 ay süreyle eşi N.Y. ve diğer aile bireylerinin oturdukları eve ve iş yerlerine yaklaşamayacak, eşi ve çocuklarına karşı şiddet ve korkutma amaçlı davranışlarda bulunamayacak ve iletişim vasıtalarıyla rahatsız edemeyecek.


-DİŞ VE BEDEN TEMİZLİĞİNE DİKKAT EDECEK-


Hakim Karınca’nın, dava kapsamında alınmasına karar verdiği diğer
tedbirler ise şöyle:
- Evin ve ailenin giderleri ile faturalarını karşılıyor ise kocanın bu yükümlülüğü devam edecek. Ayrıca her bir çocuk için aylık 150’şer TL nafakayı eşi N.Y’ye ödeyecek.
- B.Y, görev yaptığı ilin sağlık müdürlüğüne başvurarak, ruh sağlığı konusunda muayene ve tedavi olacak.
- Aile, yaz tatillerinde Bolu’da B.Y’nin anne ve babasının evinde en fazla 15 gün kalacak.
- B.Y, ev içinde sigara içmeyecek, diş ve beden temizliği ile sağlığına özen gösterecek. Ayrıca eşine ve çocuklarına ilgili olacak, sevecen davranacak ve zaman ayıracak.

-KARARLARA AYKIRI DAVRANAN KOCA TUTUKLANACAK-

Mahkemenin bu kararı mahalli karakol aracılığıyla infaz edilecek. B.Y, bu tedbirlere aykırı hareket etmesi durumunda tutuklanacak. Tarafların, 10 gün içinde karara karşı aynı mahkemeye itiraz hakları bulunuyor. Bu arada, kararı veren Ankara 8. Aile Mahkemesi Hakimi Eray Karınca’nın, kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda çalışmaları olduğu, Kadının Statüsü
Genel Müdürlüğünce yayımlanan "Kadına Yönelik Aile İçi Şiddete İlişkin Hukuksal Durum ve Uygulama Örnekleri" adlı bir kitabının bulunduğu öğrenildi. (aa)

KOCAM SİZE EMANET PROGRAMI

Kanal D'de yayımlanan 'Kocam Size Emanet' programında evliliklerinin, ilk günlerdeki gibi olmamasından şikâyet eden kadınlar başvuruda bulunuyor. Beş kadın, kocalarının beğenmeği, değişmesini isteği tüm özelliklerini söylüyor. Program yapımcıları kabul ederse kadınlar eşlerini “Mutlu Evlilik Okulu”na gönderiyorlar..
Eşleri tarafından şikâyet edilen kocalar beş günlük kampa giriyor. Kocalar, Görgü ve Davranış Dersi’nde Deniz Adanalı, Giyim Kuşam Dersi’nde Ferruh Karakaşlı, Dans Dersi’nde Arzum Gültekin, Spor Dersi’nde Güngör Erünsal ve Hakan Demiray tarafından bir eğitim programına tabi tutuluyor. Ayrıca, Yasemin Sungur da Aile Koçu ve Bireysel Gelişim Danışmanı olarak yarışmacılara yardımcı oluyor. Medikal Estetik Uzmanı Dr. Seran Göçer ise her yarışmacıya özel estetik uygulamalarını yapıyor. Diyet ve beslenme programları çıkarıyor. kadınlar ise, evlilikleri boyunca söyleyemediklerini bu programda dile getiriyor. “Kocam Size Emanet” programı Kanal D’de, hafta içi her gün ekrana geliyor. 5 gün sonunda bir çift ödül kazanıyor.

Radikal Gazetesi

Son Mesaj

Allah vermesin; dönüşü olmayan bir yolculuğun eşiğinde cep telefonundan bir son mesaj atma şansınız olsa, kime, ne yazardınız?

İddia doğruysa, Atlantik’te düşen uçağın bazı yolcuları, o can pazarında yakınlarına mesaj atmışlar.
Tanıdık bir itirafı değişik dillerde yollamışlar:
“Seni seviyorum.”
11 Eylül’de New York’taki İkiz Kuleler’de de aynısı olmuştu.
Eşini arayan bir adam, zeminin ayakları altında gıcırdamaya başladığını söyledikten sonra, “Sen ve çocuklar benim için dünyalara bedelsiniz” diye ağlamıştı telefonda...
* * *
Kanal D’de yeni bir yarışma programı başladı:
“Kocam size emanet.”
Yarışmada 5 kadın var. Evliliklerinin ilk günlerdeki gibi olmamasından şikâyetçiler. Kocalarında beğenmedikleri özellikleri bir bir anlatıyorlar ekranda... Nelerinin değişmesini istediklerini de söylüyorlar.
Kocalar “ıslah için”, “Mutlu Evlilik Okulu”na yazdırılıyor.
Bu kampta uzmanlar 5 kocayı eşlerinin istediği yönde “düzeltiyor”.
Görgü ve davranış, giyim kuşam, dans, spor dersi alıyorlar.
Bir aile koçu onlara danışmanlık yapıyor. Diyete başlıyorlar. Estetik müdahalelere hazırlanıyorlar.
* * *
Kadınların ilk gün, şakayla karışık, pederşahi aileyi dipten sallayacak şikâyetler dile getirdiler:
“Tırnağını yemesen”, “Koca göbeğini eritsen”, “Şiveni değiştirsen”, “Doğru dürüst giyinsen”, “Çocukla biraz da sen ilgilensen”, “Çok horlamasan”, “Sürekli uyuklamasan”, “Dans ederken ayağıma basmasan”, “Bu kadar dağınık olmasan” gibi temenniler yağdı.
Ama şikâyetlerin ortak paydası, sevgisizlikti.
Daha doğrusu sevginin ifade edilmez oluşu...
İlk günlerdeki romantik sürprizlerin, eve çiçekle gelmelerin, yemeğe çıkmaların bitmesi...
Hiçbir özel günün hatırlanmaması...
En yakışıklı yarışmacının eşi, “Bana güzel sözler söylemesini istiyorum” dedi.
Bir diğeri güzel sözden de geçmiş, “Muhabbet etsin benimle” diye yakarıyordu.
“Canımlı cicimli konuşmasını, biraz ruhumu okşayıcı davranmasını, içindeki romantik adamı canlandırmasını istiyorum” dedi bir başkası...
Evliliklerinin eskidiğinden yakınan Erzurumlu kadın, çok kilo aldığından ve kabalaştığından yakındığı eşine “Sana âşık olduğum zamanki haline dönmeni istiyorum” diye seslendi.
* * *
Eski Türk filmlerinde hep köyden şehre gelen Kezban bu tür kurslar görürdü; zengin evin yakışıklı oğlunun gözüne girebilmek için...
İlk kez “düzeltilen”in cinsiyeti değişiyor.
Bu kez erkekler, eşlerinin gözüne girebilmek için dans dersi alıp spor yapıyor.
TV’nin ortalama ailelerdeki izlenilirliği düşünüldüğünde yarışmanın yaratacağı etkiyi gözlemek ilginç olacaktır.
Bu yazı için kıymetli olan ayrıntı ise şu:
Ekrandaki şikâyetlere bakılırsa kadınlar, sanıldığı gibi yakışıklılık peşinde değiller.
Bir çift güzel söze hasretler...
Bir Türk erkeğine, 10 senelik eşine, hem de ekrandan “Seni seviyorum” dedirtmeye programın gücü yeter mi; yetse bile bu, seyreden ailelerde zincirleme reaksiyona yol açar mı, bilmem; ama ölümün eşiğinde atılan son mesajlara bakınca sadece şunu demek geçiyor içimden:
“Büyük itiraf” için “son an”ı beklemeyin.
O son mesajda kime ne demek istiyorsanız, hemen şimdi deyin.

Can Dündar
Milliyet Gazetesi

5 Haziran 2009 Cuma

Haydi erkekler okula!

Bu tür kampanyalar hep kızlar için olur ya...

Çocuklardan özellikle de kızları okutabilmek için...

Tamam çok doğru, çok güzel ama..

Ben bir de nasıl düşünüyorum biliyor musunuz?

“Aslında...” diyorum hatta “Acaba...” diyorum, “işe erkekleri eğitmekle başlasak daha mı doğru olur?”

Sonuçta kız çocuklarını okula göndermeye erkekler karar veriyor...

Kaçıncı sınıfa kadar okumaları gerektiğine bile...

Hadi okula gitti, hatta üniversiteyi bile bitirdi diyelim, çalışıp çalışmayacağına onay veren de erkekler...

O halde okuyup bilinçlenmesi gerekenlerin de erkekler olması gerekmiyor mu?

Ha, bu arada sadece kırsal kesimden bahsettiğimi sanmayın.

Taşradaki veya büyük şehirlerdeki erkeklerin de öğrenmeleri gereken o kadar çok şey var ki...

Onları da göndermek lazım.

Tamam, biliyoruz herhalde onların okula gittiklerini hatta master’lar yaptıklarını da...

Benim söylediğim şey başka!

Okullarda erkek öğrenciler için zorunlu bir ders açılmasını öneriyorum.

Hatta ismini de biraz cakalı yapacaksın ki teşvik olsun; mesela...

Ne olabilir?

İçinde “erkek” kelimesi geçsin ki kendilerini iyi hissetsinler...

Erkeklik Bilgileri...

Evet biraz cinsellik çağrıştırıyor ama bu onları derse bağlayabilir. Hatta dersin son bir iki dakikasını ya da dönemin son bir-iki dersini de ona ayıracaksın ki hevesli gelsinler...

Olay şu:

Daha ilkokuldan itibaren sadece erkek çocuklara özel bir ders konsa...

Aynı ders, bölgesine göre farklı içeriklerle hazırlansa...

Kırsal kesim için...

Burada berdelden tutun töreye, yöresel olarak başka ne kadar abuk sabuk gelenek varsa bunların kötülüğü anlatılsa...

Taşra için...

Küçük şehirlerde yaşayan erkek çocukların ders konusu daha farklı olmalı tabii...

Kadınlara dayak attıran ilkellik; kadınların çalışma hayatına katılmalarının hem ailesine hem de ülkesine sağlayacağı yararlar... Kişilikli bir kadınla daha mutlu olunacağı falan...

Ve büyük şehirlerde yaşayanlar...

Burada yaşayan erkek çocuklara da...

Erkekliğin parayla, güçle alakası olmadığı...

İlişkilerini yalan dolan üzerine kurmamaları gerektiği...

Kadınları ezmek yerine onları sevmelerinin yararlı olduğu...

Sevmekten neyin kastedildiği...

İçgüdülerine yenilmemeleri gerektiği...

Ohoo...

Daha o kadar çok ders konusu bulunur ki...

Ne var?

Hayır, kesinlikle dalga geçmiyorum...

Gerekmiyor mu?

Erkeklerin böyle özel derslere ihtiyacı yok mu?

Dilek Önder-Gazete Vatan

Şimdi merak ediyorum.

Merhaba,

Mutlu Evlilik Okulu "kocam size emanet" benim için de bir ilk. Yıllardır kurumsal ve kişisel eğitimler veriyor, danışmanlık ve koçluk yapıyorum. Şimdi bunu televizyon programında gerçekleştirmek ve sonra seyretmek yeni bir deneyim. SÜREKLİ GELİŞİMe inanıyorum. Bunun için bireyin istekli olması, kendisinin farkındalığı ile bu gelişim-değişim-gelişim sürecinin yaşaması gerekiyor.

Televizyon çok önemli bir makina. Ne çok işe yarıyor, farkında mısınız?


Benim yaşım televizyonun hayatımıza ilk girdiği günleri bilen bir yaş...:-))) Her akşam yayın saatini dört gözle bekler, hep birlikte başına toplanırdık. Uzaktan kumanda, zaping imkanı filan da yok! Seçim yapma şansımız yok!

Ne işe yarıyor televizyon?
"Boş zamanları dolduruyor" en çok söylenen bu.
Emin misiniz?

Lütfen tüm zamanınızı almasın. Televizyon başında ki zaman da boş zaman olmasın, bir amacı olsun. Bir düşünün ne çok amaç bulabiliriz.

Soruyu tekrar soruyorum.
Ne işe yarıyor televizyon?


Başka hayatları görmemizi sağlıyor. Farkındalığımızı artırıyor. Uzaklara götürüyor. Eğlenceli, bilgili, korkutucu, öğretici, sıkıcı, keyifli, uyutucu vb. Allahtan şimdi seçme şansımız çok, o anki isteklerimize bağlı olarak seçim yapıyor ve seyrediyoruz. Bazen hiç sevmem dediğim bir programı seyrederken yakalıyorum kendimi, o anki ruh halime iyi geldiği için. Kapatmayı seçme hakkımız olduğunu da unutmuyorum. Sohbet kalitesini artırmak, dinlenmek veya kitap okumak için.

Mutlu Evlilik Okulu ne yapıyor? Hayatın içinden, sokaklarımızdan insanları, çiftleri yarıştırıyor. Yarışma bahane, 1 hafta farklı bir deneyim yaşatıyor, evliliklerine ve kendilerine farklı bakmalarını sağlıyor.

Çiftlerin ihtiyaçları doğrultusunda özellikle kocalar aktif olarak, karılar "eşler" yani kadınlar pasif olarak (seyrederek) tüm çalışmalara katılıyorlar.

Bugün ilk hafta bitiyor. Bana göre hepsi çok keyifli ve yararlı bir hafta geçirdiler. Faydalandılar.

Burcu&Durak Deveci
Çiğdem&Ali Erzurumlu
Nuray&Mehmet Meşe
Esra&Tarkan Köksal
Derya&Armağan Yazıcı

Şimdi merak ediyorum.

Acaba bu deneyimlerinin sonunda hangi farkındalıkları yaşadılar, istedikleri hangi değişimleri gerçekleştirdiler?

Sevgiyle, kendinize iyi davranın diyorum.

Beni de sevdiğini söylüyorsun...

Korkuyorum

Yağmuru seviyorum diyorsun,
Yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun...

Güneşi seviyorum diyorsun,
Güneş açınca gölgeye kaçıyorsun...

Rüzgarı seviyorum diyorsun,
Rüzgar çıkınca pencereni kapatıyorsun...

İşte, bunun için korkuyorum;
Beni de sevdiğini söylüyorsun...

William Shakespeare

2 Haziran 2009 Salı

Sizin için başarının göstergesi nedir?

Bir Araştırma’dan…

Sizin için başarının göstergesi nedir?

Sorusuna verilen yanıtlar çarpıcı:

Kendi yaşamımı kontrol edebilmek % 88
İyi bir evlilik ve mutlu bir beraberlik % 82
Gurur duyacağım çocuklarımın olması % 77

1 Haziran 2009 Pazartesi

Yarışma Başlıyor...:-)))

Yarışma Başlıyor...:-)))

29 Mayıs 2009 Cuma

Mutluluk...:-)))

Mutluluk, isteklerimize ulaşmak için yaptığımız yolculuktur.

Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, saadet, bahtiyarlık diyor sözlükler mutluluk için.

Bir başkası mutluluk için erişilmesi güç, çünkü isteklerimiz sürekli değişir der.

Ben isteklerimize ulaşmak için yaptığımız yolculuktur diyorum.

28 Mayıs 2009 Perşembe

KÜÇÜK BİR HİKAYE-Mutluluk

“Zamanın birinde hükümdarın biri bir yarışma düzenlemiş. En güzel mutluluk resmi yapan kişi en büyük ödüle hak kazanacakmış. Duyuru tüm ülkeye yayılmış. Ne kadar ressam varsa hepsi hazırlanmaya başlamışlar. Çok güzel eserler ortaya çıkarmışlar. Kimisi dingin bir göl resmi yapmış, kimisi doğadan güzel bir kesit hazırlamış, kimisi deniz manzarası oluşturmuş, kimisi aşkı resmetmiş, kimisi sevgiyi.

Günlerce süren çalışmalar sonrasında yarışma günü gelmiş çatmış. Onlarca ressamın eserleri hükümdara sunulmak üzere sergilenmiş. Hükümdar hepsini tek tek incelemiş ve içlerinden birini seçmiş.

Seçtiği resim adeta bir kaos ortamını yansıtmaktaymış. Resimde fırtına öncesi karanlık, rüzgarın şiddetini ifade çizgiler, bir çağlayan ve adeta kontrolsüzce akan bir nehir ve nehrin hemen dibinde bir ağaç. Ağacın üzerinde bir kuş yuvası, yuvanın içinde 3 tane yavru kuş ve annelerinin onları beslerkenki “an“ resmedilmişti.

Hükümdar bu resmi yapan ressamı çağırır ve onun resmini “mutluluk“ resmi olarak seçtiğini ilan eder. Bu seçimin ardından büyük bir uğultu kopar diğer ressamlar arasında. Bir türlü anlayamazlar neden hükümdarın bu resmi seçtiğini. Onlara göre bu resmin neresi mutluluk ifadesidir, resmin bir kaos ortamından farkı yoktur ki. Resim insanda mutluluk yerine korkuyu çağrıştırmaktadır yine onlara göre..

Ve hükümdara sorarlar neden bu resim diye?

Hükümdar cevap verir ; “Gerçek mutluluk kaos ortamında dışarıda olandan etkilenmeden, geçirgenliğini koruyarak, huzur içinde hayatına devam edebilmektir“ der.

21 Mayıs 2009 Perşembe

İletişimin gücünden yararlanın...

Mutlu bir aile olmak için iletişimin gücünden yararlanın
Çocukla iletişim kurmanın yolları aslında bize başkaları ile de iletişim kurmanın kapılarını açıyor.

Nasıl mı iletişim kuracağız?

İletişim kurabilmek yaşamın en temel taşlarından biri. Artık biliyoruz ki iletişim bebeklik döneminde başlıyor ve yaşamın sonuna kadar devam ediyor. İletişim bebekken başladığı için çocuklara doğru iletişimi öğretmek biz anne - babalara düşüyor. Peki biz bunu ne ölçüde yapabiliyoruz? Bunun yanıtı herkese göre değişiyor. Huyumuz, karakterimiz kısacası kişiliğimiz aslına bizim başkaları ile olan iletişim şeklimizi de belirliyor. Ancak çocuğumuzla iletişim kurarken "ben böyleyim" deyip geçmemek gerek.

O halde ne yapmalı? Öncelikle iletişimin ne olduğunun bilinmesi gerek, iletişimi tarif edelim: "İletişim, düşünce ve duygularımızı her yolla aktarabilmektir. İletişim; ne söyleyeceğimizi bilmek, bunu ne zaman söylemenin daha uygun olacağına, nerede söylemenin doğru olduğuna karar vermek, en iyi nasıl söyleneceğini düşünmek, olayları basitçe anlatabilmek, akıcı bir dille ve karşımızdaki kişiyle göz ilişkisi kurarak konuşabilmek, dikkati yoğunlaştırmak ve verilen tepkiyi fark edebilmektir. Seçimler bakış açımızı ve iletişim tarzımızı belirliyor. Değer yaratan iletişim için öncelikle iletişim amacımızı bilmeliyiz, karşımızdakini anlamalıyız, gözlemlemeli ve dinlemeliyiz. İletişim tarzımızı seçmeli ve bunu büyüklere farklı, çocuklarımıza farklı değil, tek bir tarzda, tutarlı bir davranış ve dille sürdürmeliyiz."

Çocuklarla nasıl iletişim kurmalı?

Çocuklarımız ile iletişimde tarzımız ne? Birçok anne baba gibi sizinde biri büyükler ve biri çocuklar için iki ayrı diliniz mi var? Kendinize veya çevremizdeki diğer yetişkinlere söylense çok bozulacağımız, gururumuzun kırılacağı sözleri çocuklarımız küçük, nasıl olsa kaldırır diyenlerden misiniz?

Bu soruları kendimize sormamız gerekiyor. "Çocuğumla bir türlü iletişim kuramıyorum diyorsanız, bir gözlemleyin lütfen, iletişim kurmaya çalıştığınızda, konuşan mısınız, dinleyen mi? Anlaşılmak için mi, anlaşmak için mi konuşuyorsunuz? Anlamak için mi, anlatmak için mi iletişim kuruyorsunuz? Öğrenmek için soru mu soruyorsunuz, sorguluyor musunuz? Anlamak için dinlemiyorsak, sorgularız, ders veririz ve engel yaratırız. Çocuklarımız birkaç denemeden sonra bizimle konuşmaktan vazgeçerler."

İletişim sırasında ortaya çıkan tavrınızı, iletişim dilinizi gözden geçirerek etkili iletişim için bugün bir adım atabilirsiniz. Birçok iletişim biçimi var: Uyaran, öğüt veren, emir veren, yönlendiren, nutuk çeken, sınayan, sorgulayan, kapatan, tehdit eden, alay eden, öven, öğreten, yorumlayan, analiz eden, güven veren, duygularını paylaşan... bu iletişim biçimlerinden sadece birkaçı.. Yanlış biçim tercih edildiğinde iletişim hataları ile karşı karşıya kalınıyor.

Bunun sonucunda neler mi oluyor?

Çocuğumuzu anlamadan geliştirdiğimiz iletişim dilimiz, bazı sonuçlara sebep olur:
Bizimle konuşmalarını engeller,
Savunmaya geçirir,
Kavgacı yapar, karşı saldırıya geçirir,
Yetersiz olduklarını düşündürür,
Küstürür, kızdırır,
Kendilerine güvenilmediğini hissettirir,
Anlaşılmadığını hissettirir,
Kendisine değer verilmediğini hissettirir.
İletişimde doğru mesajı verin
İletişim engelleri yaratmamak için etkin dinlemek ve anlamak gerekiyor. Soruların dili ve seçilen kelimeler de önemli bir rol taşıyor.

İşte bir örnek:

ÇOCUK gelir ve annesine; "Ayşe'ye küstüm, onunla oyun oynamak istemiyorum, hep ağlıyor, eve gitmek istiyor" der.

ANNE; "Onu ağlatacak ne yapıyorsun?"

ÇOCUK; "Hiçbir şey yapmıyorum" der, içini çeker, susar ve uzaklaşır.
Annenin sorusunda bir yargı ve yönlendirme var. Anlamak ve dinlemek için iletişim kurmak için ne yapabilir?

ANNE;
"Bu konuda konuşmak ister misin?" (seni dinlemeye hazırım mesajı)

"Bu konuda ne hissediyorsun?" (seni anlamaya hazırım mesajı)

"Ayşe'nin de senin gibi eğlenerek oynaması için bir yol olmalı?" (senin düşüncelerin ve çözümlerin benim için önemli, düşüncelerini merak ediyorum)

sevgini göster, anı yaşa

istekle...

romantik !

MÜMKÜN OLSAYDI...




Çocuğumu yeniden yetiştirmem mümkün olsaydı,
Ona işaret parmağımı kaldırıp
Yasaklar koymak yerine,
Parmaklarıyla resim yapmayı öğretirdim.

Hatalarını az düzeltir,
Onunla daha çok yakınlık kurmaya çalışırdım.
Onu sadece gözlerimle izler, saat kısıtlamaları koymazdım.
Daha bilgili olmaya çalışır, daha çok şefkat gösterirdim.

Onunla daha çok yürüyüşlere çıkar, uçurtmalar uçururdum.
Ona karşı ciddi bir tavır içinde olmak yerine,
Onunla oyun oynardım.
Onunla kırlarda koşar, yıldızları seyrederdim.

Onunla daha az çekişir, ona daha çok sarılırdım.
Önce benlik saygısı kazanmalarını sağlar,
Sonra bir ev almaya çalışırdım.
Ona her zaman katı davranmaz,
Onu daha çok onaylar ve yüreklendirirdim.

Güç konusunda daha az ders verir,
Sevgi konusunda daha çok şey öğretirdim.

MUTLU EVLİLİK OKULU "kocam size emanet"



NEDİR?


Bu bir gelişim ve değişim kampı,
Bu bir yarışma,
Ancak diğer yarışmacılar ile değil, kendiniz ile yarışıyorsunuz,
Karınızın sizde değişmesini istediği yanlarınıza bakarken, kendinizi fark ediyor, kendinizin beğenmediğiniz yanlarını fark ediyor, hedefler belirleyip, uzmanların desteği ile hedefinize ulaşmak için kendiniz ile yarışıyorsunuz,
Eğlenceli bir gelişim ve değişim programı,

NEDEN?
Erkekler gelişirken, kadınlar da pek çok farkındalık yaşıyorlar,
Erkekler; Kendini daha iyi hissetmek için, daha iyi görünmek için, daha mutlu birey olmak için, daha mutlu bir evlilik yaşamak için katılıyorlar.